9
Geçmiş zaman olsa da insan yaşamı süresince yaşadığı travmalardan kurtulması mümkün değil. Bu bakımdan insanın kendisiyle hesaplaşması ya da sınav vermesi gelinen aşamada neredeyse imkansız gibi gözüküyor.
Yaşanmış gerçek olaylardan yola çıkarak bir kaç anektod verebilirim. Mesela travma yaşayan bireyden yola çıkarak sorguladığımızda toplumların kendisi kurmuş olduğu sistemden kaynaklı olarak ağır travmalar yaşadığını ve bu travmalardan kurtulmak içinde kendisinden güçsüz insan veya hayvandan öcünü almaktan geri durmayacktır.
Bir bakıma hem cellat hem de kurban rolünü zihin dünyasının bir tasarımı bir parçası olduğunu belki de ömrü boyunca farkına varamayacaktır.
Örnek babında yaşanmış bir olaydan yola çıkarak bu anektodu belirtmek istiyorum.
Adam gözaltına alınıyor.Kafasına bir çuval geçiriliyor, ardından boynundan bağlanıyor.Boğulmaması için ip hafif gevşek bırakılıyor.Sonrasındaysa tahta joplarla gelişi güzel her yerine vuruluyor. Bu durum neredeyse yarım saati aşkın devam ediyor. Sırtına inen ağır darbeler kurbanın nefesini kesiyor. Nefesi kesilen kurban kısa süreliğine bayılıp tekrardan atılıyor. Bu seramoni böyle korkunç biçimde devam edip gidiyor
Seramoni bittiğindeyse kurbanın her yerinden kan sızıyor.Tesadüf orada gözaltında olan birisi olaya şahit oluyor.
Olayın failleri yorulmuş olacaklar ki kurbanı orada öylece bırakıp çekip gidiyorlar. Olaya şahit kişi kurbana alçak sesle "abi ya sen ne ettin ki bunlar sana öldüresiye vuruyorlar. Ben hayatım da böyle bir şeyle karşılaşmadım.Ben hırsızlıktan tutuluyorum, bir iki saat sonra beni bırakacaklar, adını adresini söyle ailene ulaşayım yoksa bunlar seni sağ bırakmaz..."
Yukarıda dile getirdiğim anektodlardan yüzlercesi hatta binlercesi cereyan ettiğini bir çoğumuz pratikte bire bir yaşamış ya da tanık olmuşuzdur.
Bu anektod da anahtar sözcük" kurban ve cellat "ilişkisi sanırım yerli yerinde bir tanımlama olur kanısındayım.
Mesela insanın şöylesi temel bir açmazı vurgulanabilir ya da deşifre edilebilir" ben ne ara böyle canavarlaştım ve kendimi kaybettim" diye.
Bir sayfa arkadaşım atlara ilişkin bir makale yazıp paylaşmıştı, okuyunca doğrusu o makale üzerinden yola çıkarak insan hayvan ve insan insan ile ilişkisi üzerinde düşünüyor ve buna dair sayfalar çevirip duruyordum .
Örneğin insanlığın bir çok hayvanı nasıl evcilleştirdiğine dair övünülerek yazılıp çizilmiş sayfalar dolusu yazı ile karşılaşırız.
Tür olarak bir atın yaşı insan türünün yaşının iki katı yaşa sahip olduğu biliniyor. Sonrasındaysa siz o atı evcilleştirmek için belki de yıllar süren bir zaman zarfında korkunç biçimde kırbaçlıyorsunuz. Onu kendi doğal dünyasından kopartarak kendi amaçlarınızın doğrultusunda köleleştiriyorsunuz. İnsanlığın ilk köleleştirdiği muhtemel de atlar olmalı. İlk işkence aracının da kırbaç olduğunu düşünmekteyim.
Sonrasındaysa türümüz analitik aklını kullanarak bir sistem kurgulayıp bunu pratikleştiriyor.
Adı"uygarlık" olarak tescillenen bu sistem daha sonrasındaysa ata uyguladığı yöntemlerini daha da korkuncunu kendi türüne karşı uygulayarak Mısır da koca koca piramitler kurmaktan geri durmayacktır. Bu piramitlerin yapımında çslıştırılan kölelerin belki de o binlercesi yine insan icadı olan kırbaç darbeleri altında can verecekti.
Neitzsche bir anektodunda yaşamış olduğu olayı şöle dile getirir.Faytoncu atını acımasızca kırrbaçlıyordu, bir süre sonra at yorgun düşerek yere çöker ve kırbaç darbelerine tepki vermez. Neitzche koşarak atın yanına varır ve boynuna sarılıp ağlayarak ata "anne senden özür dilerim" diyerek bilincini yitirir.Bu olaydan sonra on yıl kimseyle konuşmaz. Dengesi bozulan Neitzche akıl hastahanesine yatırılır ancak bir daha asla eskisi gibi olmaz.
Benzer olayı Dostoyeveski'nin Suç ve Ceza romanında Raskolnikov şahsında bir çocuğun çaresizliğin dile getirir. Raskolnikov bir çocuktur, arabacı arabasını tıkabasa insan ile doldurur,yorgun ve yürüyemeyecek haldeki atını acımasızca kırbaçlar. Arabadaki insalar da ayağa kalkmayan ata karşı ellerine ne geçtiyse ona fırlatmaktan ve vurmaktan geri durmayacaklardı.
Rıskolnikov küçük bir çocuktur ata sarılır ağlar ve yardım ister ancak kimse ona yardım etmez.Sonrasındaysa arabacı atı vahşice öldürür, yaptığına da sevinir, yanındakiler de onunla birlikte sevinirler.
Milan Kundera "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" kitabında Neitzche olayını şöyle tanımlar "gerçek insan iyiliği karşısındaki güçsüz bir insana ya da bir hayvana karşı bütün saflığıyla özgür kişiliğini ortaya koyar . İnsan soyunun gerçek ahlakını ve sınavını verir. İnsanlığın temel sınavı onun merhametine bırakılmış olanlara karşı tutum ve davranışlarında gizlidir. O artık hayvan ve kendi soyuna karşı temel bir yenilgi almıştır,okadar temel bir yenilgldlr ki bütün öteki yenilgiler kaynağını burada bu sınavdan almışlardır.
Gothe ise"Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir "der.
Yukarı da bahse konu anektodlardan yola çıkarak dile getirdiklerim insanlığın gerçek yüzünü ortaya koymaktır. İnsan (kendimde dahil) kendisiyle yüzleşemediği müddetçe adalet, hak, hukuk eşitlikten bahsedemez.
Giderek bozulan insanın tutum ve davranışları beraberinde gezegenimizi de korkunç kirletmekte ve ekolojik dengesinin bozulmasına temel etki de bulunmaktadır.
Kendisi kurgulayıp sistemleştlrdiği bu sistem günü geldi onun esiri ve kölesi oldu.
Bir hayvan kendi doğal diyalektiği içerisinde başka bir canlıya tasarlayarak işkence edemez, canını alamaz. Sadece kendi yaşamını ve doğal dengeyi sürdürmek için yaşamını sürdürür .
İnsan türünün üçlü bir zihin dünyasını sahip olduğu artık kaçınılmazdır. Duygusal ve analitik zekanın yanısıra şizofrenik bir zihin dünyasına sahip olduğu gerçeği devrede olduğu artık yadsınamaz.
Mehmet Güzel_GlobalKalem
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --