9
Ölüm Yolculuğu/Zınî Gedigî
Dolunay geceyi süslüyordu, vadilerin derinliklerinde ise koyu bir karanlık vardı.Gökyüzündeyse soluk benizli yıldızlar arada bir şavkıyordu. Cırcır böcekleriyse şafak sökmeden önce yuvalarına çoktan çekilmeye başlamışlardı, dışarı da az sayıda kalan cırcır böcekleri ise sonbahara hazırlanırken henüz seramonilerine doyamamışlardı.
Munzurun derin vadilerinden yukarılara, dağ köylerine doğru bir yel akıyordu,bu yel kurdu kuşu böceği uyandıran yeldi.
Dersim insanı da derin uykularından uyanmak için bu yeli bekliyordu.
Akşamın gecinden öylesine yorgun düşmüşlerdi ki, yarı baygın yatağa düşmüşlerdi.Kimisinin harman zamanı kiminin ise tulum basma zamanıydı.
O kadar yorgundular ki, ertesi sabah erkenden kalkmayı hiç mi hiç akıllarına getirmemişlerdi.
Toprak evlerin camları ardına kadar açıktı, köylerinin hemen yakınından geçen bir tilkinin bağırtı sesi ağır gaflet uykusun da ki kimi insanları uyandırdı. Camdan dışarıyı süzen gözler ayın henüz kaybolmadığını gördüğünde biraz daha uykudan çalmanın umursamazlığıyla kaldığı yerden tekrardan o gaflet uykusuna daldı.
Katırlar eşliğinde ağır makinalı tüfekkerle donatılmış bölük, bir an önce avını yakalamanın heyecanıyla tepeyi çoktan aşmıştı. Soluk soluğa ve kan ter içinde tepenin başına varan askerler bölük kumandanın emriyle durdu.
Köpekler bir anda acı acı ulumaya başladılar, sanki olacakları önceden hissetmişlerdi. Öylesine acı acı uluyorlardı ki, köydeki insan, hayvan cümle mahlukat daha şafak sökmeden uyanmıştı.
Sert bakışlı kumandan askerlere "erkeklerin hepsini köy meydanına toplayın" emriyle askerler üçerli kol halinde evlerin kapılarına dayandı.
"kapıyı çabuk aç köylü!" demesiyle derin Uykuda ki yorgun köylüler bu ses karşısında neye uğradığını şaşırarak ne yapacağını bilemediler;
don gömlek ile kapıya koşan çaresiz bu insanlar ölüm yolculuğuna çıkacağını nereden bileceklerdi ki
Kalın iplerle tek tek bir birlerine bağlanan bu insanlar çeneleri kilitlenmişcesine tek sıra halinde bir bilinmezliğe doğru yola çıktı.
Bir dam vardı daha yukarılarda,ahır damıydı burası. Bilinmezliğe doğru yola çıkan bu insanlar bu damın kapalı kapısının önünde durdular. Güneşin altında o kadar çok yol gitmişlerdi ki, dağların gölgesi çoktüğündeyse az da olsa serinlik onların yorgunluklarını, sussuzluklarını bir nebze de olsa unurtturmuştu.
Bir çoğunun ayaklarındaki çarıklar parçalanmıştı,keskin kayalar ayaklarının altlarını keserek kan içinde bırakmıştı.
Başlarına neler geleceğini kestirdiklerinde artık hiç bir acı hissetmiyorlardı.
Damın kapısı açıldığında içeride çevre köylerden daha önceden askerlerce toplanarak blr birne bağlı insanlar vardı.
Her biri yere çömelmişti. Gözleri göz çukurlarında iyice kaybolmuştu . Endişeli gözlerle gelenlere baktılar. Tanıdıktı bu gelenler. Onlarda iplerle blr blrlne bağlıydılar.
Askerler onları da bu dama kapattılar. Hiç konuşmadılar,gece huşu içindeydi, ses seda yoktu,rüzgar bile sanki olacaklardan önceden haberdarmış gibi kesilmişti.
Yıldızların altında dağ yoluna vuruldular,daha yukarılara doğru bir birlerine bağlı aç sussuz üç gün süren bu ölüm yolculuğu düşe kalka devam ediyordu. Düşenleri askerler hemen dipçikliyordu.
İnsanların inlemeleri vadide yankılanıp duruyordu,gediğin başına vardıklarında şafak çoktan sökmüştü.Zini gediğiydi burası. Yolculukların sonu olduğunu hissetmişlerdi. Güneş ışıdı, yüzleri güneşe dönüktü, güneş son kez sevimli ışınlarıyla onların yüzünü okşayıp yaladı.
Askerler katırların sırtlarındaki ağır makinalı tüfekleri hemen kurdular ve namluyu bu masum insanlara karşı doğrultular. Kumandanın"ateş"emriyle makinalı tüfek ölüm kusarak takır takır çalıştı, derken
çok uzun sürmedi,ses kesildi. Cesetler üst üste yığılmıştı. Kimisinin kafası parçalanmış, kiminin ise karnı, kiminin ise kalbi delik deşik edilmişt.
Sorgusuz sualsiz bu kahpe ölümün kendilerini bulacağını hiç akıllarına getirememişti bu fukara kendi halinde ki köylüler.
Tek suçları Alevi ve dillerinin(Kurmancki ) farklı oluşlarıydı;bu onların ölüm yolculuğuna çıkmasına yetmişti!!
Mehmet Güzel_GlobalKalem
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --