9
Bugünkü yazımda sizlere Manhattan – New York’ta büyümüş, dünyaca ünlü bir Psikiyatr ve Yazar olan Dr. Phil Stutz’ un “Yaşam Piramidi” adlı yapısından bahsetmek istiyorum. Hatta eğer dilerseniz bu psikiyatrın belgesel filmine Netflix platformundan da ulaşabilirsiniz.
Biz gelelim bu piramidin psikolojik boyutuna: Bu piramit Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidine benzer yapıları olan fakat Maslow’un sofistike yapısının aksine daha basit ve daha hızlı aktive edilebilen 3 olgudan oluşur. Stutz bu piramidi aşağıdan yukarıya doğru şekillendirir. En alt kısım bedenimizle olan ilişkiyi ( body ), bir üst basamak insanlar ile ilgili ilişkilerimizi ( people) ,en üst basamak ise kendimizle ilgili ilişkileri ( yourself ) kapsayan bir süreci ifade eder. Daha derin bakarsak bedenimizle ilişkiye egzersizleri koyan Stutz, ne kadar kendimizi kötü hissetsek dahi en minimum halde yürüyüş yapabilmenin bile insanlara iyi geldiğini dile getiriyor. Depresyon ruhsal bozukluğuna baktığımızda da bizi en belirgin aşağı çeken olay hareketsizliktir.
Örneğin; yataktan kalkma güçlüğüdür, dışarı çıkma isteksizliğidir hatta banyoya gidip kişisel bakımı bile ihmal etme fiziki durgunluğudur. Bu yüzden kendimizi hareket edebilmeye zorlamak ruhtan önce bedeni aktive ettiğinden, beyne yollanan sinyaller bile olumlu yöne gitmemize zorlayıp iyi hal edinmeye yol açacaktır. Bu aşamada egzersizler yaşama enerji katan ilk katmandır. Ikinci kademe olan insanlarla ilişkilere baktığımızda ise; bu yapıda Stutz bizi hayata bağlayan canlı ilişkilerden bahsediyor.Yani kendimizi dış ilişkilere karşı izole ettiğimizde mutlu olma oranımızda düşüşler yaşanır diyor. Bu yüzden yaşamdaki aktivitenin olumluluğu pozitif insani ilişkilerle paralel olmalıdır. Çünkü insan insanda kendi özündekileri net olarak görür, kendi fazlalıklarını, eksikliklerini, yaralarını, iyileşmelerini vb... İnsan iletişimle var olur. İletişim alıp - verme ilişkisidir ve bu ilişki ne kadar dengede olursa hayatı çözme ve bu yolda ilerleme de o kadar dengede ve olması gerektiği hızda ilerler. “ insan insanla tamamlanır, zira ötekine temas etmeyen insan kendi içinde kaybolur.” Bu yüzden birbirimize ihtiyacımız var. Gelelim üçüncü kademeye, burası ise tamamen kendimize ayırdığımız aşamaları ifade ediyor. Stutz bu aşamada özellikle yazmanın yaşam enerjimizde oldukça olumlu dönütler yarattığını ifade ediyor. Çünkü duygularımızı, düşüncelerimizi yazdığımızda bilinçaltı yansımasının öz benlik çözümlenmesi açısından oldukça faydasını görebiliriz. Bir nevi kendi kendimize aynalama yapabiliriz ve bu kişilik gelişimi açısından oldukça verimli bir olaydır.
Yazımı Rhonda Byrne’nin bir sözü ile bitireyim isterim : “Siz enerjisiniz ve enerji yaratılamaz ya da yok edilemez. Enerji sadece biçim değiştirir.”
Psikolog | Berna Melis AVCI/GlobalKalem
-- Adversting 7 REKLAM ALANI --